2016 İnsan Hakları Raporu – TÜRKİYE

(Yakında raporun tümü Türkçe olarak mevcut olacaktır.)

ÖZET

Türkiye, çok partili parlamenter sistemi ve bir cumhurbaşkanı olan anayasal bir cumhuriyettir. Tek meclisli bir parlamento (Türkiye Büyük Millet Meclisi), yasama yetkisini kullanır. Mayıs ayında, Binali Yıldırım başbakanlık görevini  Ahmet Davutoğlu’ndan devraldı.

Sivil makamlar, zaman zaman güvenlik güçleri üzerindeki denetimlerini etkin bir şekilde sürdüremedi. Ordu içindeki birtakım unsurlar 15 Temmuz’da, 240’ın üzerinde vatandaşın ölümüne, 2.100’den fazla kişinin ise yaralanmasına neden olan başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Hükümet, darbe teşebbüsünü din adamı Fethullah Gülen ve destekçilerinin planladıklarını ve yargı ve devlet kurumlarına karşı yıkıcı faaliyetler içinde olduklarını belirtti.

Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve örgütle bağlantısı olan gruplar güneydoğudaki bazı şehirlerde öz yönetim ilan etti ve güvenlik güçlerine karşı saldırılar gerçekleştirdi; bu da hükümetin saldırılara cevap vermesine neden oldu.  Çatışmalar neticesinde, 600’ün üzerinde güvenlik gücü mensubu, en az 200 sivil ve bilinmeyen sayıda PKK’lı terörist öldü. Şiddetli çatışmalar yaklaşık 300. 000 kişiyi yerinden etti ve yıl sonu itibariyle çoğunun halen evlerine dönememiş olduğu görüldü. Ayrıca, PKK, alt grupları ve Daeş ülkenin çeşitli yerlerinde terör saldırıları gerçekleştirerek yüzlerce sivilin hayatını kaybetmesine neden oldu.

Yıl içinde görülen en önemli insan hakları sorunları şunlardır:

Uygun Hukuki Usule Erişimde Tutarsızlık: 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, hükümet 20 Temmuz’da üç aylığına olağanüstü hal ilan etti, Ekim ayında uzatılan olağanüstü hal ise terörist gruplarla bağlantılı olmakla suçlanan kişiler açısından  uygun hukuki usullerin sağladığı korumaların askıya alınmasına yol açtı. Hükümet, darbe teşebbüsünün sorumlusunun,  terör örgütü kapsamında nitelediği Fethullah Gülen hareketi olduğuna kanaat getirdi. Mahkemeler, darbeyi ya da terör örgütlerini desteklemekle suçlanan on binlerce kişiye hapis cezası verdi, birçok durumda suçlamalar ve kişilerin aleyhlerindeki delillere dair pek fazla açıklık getirilmedi. Olağanüstü hal sırasında çıkarılan kararnameler ile şüphelilerin hukuki yardıma erişimi kısıtlandı, suçlama olmaksızın gözaltında tutulma süreleri bir aya kadar uzatıldı ve bazı durumlarda açığa alınan ya da ihraç edilen kamu çalışanlarının veya ailelerinin mal varlıkları donduruldu. İnsan hakları grupları, firari durumdaki şüphelilerin yerine aile bireylerinin gözaltına alındığı ya da dolaşım özgürlüklerine kısıtlama getirildiği birtakım vakıalar olduğunu belgeledi. Hükümet, genellikle hukuki başvuru ya da temyiz olanağı bulunmayan on binlerce kamu çalışanını açığa aldı ya da ihraç etti ve binlerce iş yeri, okul ve derneği kapattı.

Hükümetin ifade özgürlüğüne müdahalesi: Başarısız darbe girişiminin ardından basın üzerindeki baskıyı arttıran hükümet, ifade ve basın özgürlüklerine ve internete kısıtlamalar getirdi. Yetkililer, ağırlıkla Gülen hareketi ya da PKK ile bağlantıları olmakla suçlanan en az 140 gazeteciyi tutukladı. Hükümet, basın ve yayın kuruluşlarını kapatarak; medya şirketlerine baskınlar gerçekleştirerek; sakıncalı unsurlar içerdiği iddiasıyla bazı yayınları toplatarak; gazeteciler ve editörler hakkında terör örgütlerini destekledikleri iddiasıyla cezai soruşturma başlatarak; kitapları yasaklatarak; terörle ilgili haberlere yayın yasağı getirerek ve internet sitelerine erişimi engelleyerek basına baskı uyguladı. Hükümet eleştirisinin misillemeye neden olabileceği endişesiyle otosansür yaygın biçimde uygulandı. Kürtçe yayın yapan neredeyse tüm medya kuruluşlarının kapatılması, hassas kesimlerin bilgiye ve alternatif bakış açılarına erişimini azalttı. Hükümet, uluslararası basın kuruluşları ve gözlemcilerin çatışma alanlarına erişimini engelledi, durumla ilgili bağımsız raporlama yapılmasını kısıtladı.

Sivillerin yetersiz düzeyde korunması: Devletin güvenlik güçleri, terör örgütü PKK ile mücadelesinde, sivilleri koruma amacıyla yeterli önlem almada başarısız oldu. Güneydoğu’da ikamet eden yüz binlerce kişi evlerini terketmek zorunda kaldı, yıl sonu itibarıyla çoğunluğunun ülke içinde yerinden edilmiş halde olduğu görüldü. Çatışmada 200’ün üzerinde sivil hayatını kaybetti. İnsan hakları grupları, güvenlik güçlerinin Suriye’den Türkiye’ye yasadışı giriş yapmaya çalışan kişileri öldürdüğünü ve yaraladığını bildirdi, darbe girişiminin ardından tutukluların işkence ve istismara uğradığını belgeledi.

Yıl içinde görülen diğer insan hakları sorunları arasında, darbe girişimi ardından on binlerce yeni tutuklunun eklendiği cezaevlerinde, kapasitenin üzerinde mahkum bulundurulması vardı.  Hükümet, 3.000’in üzerinde yargı mensubunun görevine son verdi, yargının bağımsızlığını daha da kısıtlayan ve mahkeme süreçlerini zorlaştıran veya uzatan bir korku atmosferi oluşmasına neden oldu. Birçok mülteci okul, istihdam ve sosyal yardım hizmetlerinden faydalanamadı. Yetkililer, erken yaşta evliliği önleyememek de dahil olmak üzere, kadın ve çocukları yeterince korumakta başarısız oldu.  Aleviler, Hristiyanlar ve lezbiyen, gay, biseksüel, trans, interseks (LGBTİ) bireyler de dahil olmak üzere azınlık grupları, tehdit, ayrımcılık ve şiddete maruz kalmaya devam ettiler, ve hükümetin onları korumak için attığı adımların yetersiz kaldığını bildirdiler. Çocuk işçiliğinin en kötü türleri özellikle  mülteci nüfusu içinde devam etti. Hükümet yanlısı basın, LGBTİ, Ermeni, Alevi ve Yahudi karşıtı söylemler kullandı.

Hükümetin, insan hakları ihlalleri nedeniyle suçlanan güvenlik gücü mensupları ve diğer yetkililer hakkında soruşturma başlatılması, adli takibat yapılması ve bu kişilerin cezalandırılmasında  sınırlı adımlar atması nedeniyle cezasızlık sorun teşkil etti. Temmuz ayında kabul edilen bir yasa, terörle mücadele faaliyetlerini sürdüren güvenlik gücü mensupları hakkında kovuşturma açılmasını daha da güçleştirdi.