ÖZET
Türkiye Cumhuriyeti, cumhurbaşkanlığı sistemine ve 600 sandalyeli bir parlamentoya sahip anayasal bir cumhuriyettir. Tek meclisli sistemde, parlamento (Türkiye Büyük Millet Meclisi) yasama erkini elinde bulundurmaktadır. Son cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimleri 24 Haziran’da gerçekleştirildi. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) gözlemcileri, medya organlarında yapılan haberlere kısıtlama getirilmesine ve cumhurbaşkanı adaylarından birinin süregelen tutukluluk hali de dahil olmak üzere muhalefet adaylarının eşit koşullarda ve serbestçe yarışma imkanlarını kısıtlayan bir seçim kampanyası ortamına ilişkin endişelerini ifade etti.
Sivil otorite, güvenlik güçleri üzerindeki etkin kontrolünü sürdürdü. Hükümet, Temmuz 2016’daki başarısız darbe girişimine karşılık olarak çıkardığı Olağanüstü Hal kararnameleri ve yeni terörle mücadele yasaları vasıtasıyla terörle ilişkili oldukları gerekçesiyle polis teşkilatına ve orduya mensup binlerce personeli ihraç etti.
Ülke, geçtiğimiz yıl süresince ciddi siyasi değişimlere sahne oldu. 2016 darbe girişiminin ardından getirilen ve iki yıl devam eden Olağanüstü Hal, 19 Temmuz tarihinde kaldırılmış olsa da, toplum ve kurumlar üzerinde bir çok temel özgürlüğün yerine getirilmesini kısıtlayacak geniş kapsamlı etkileri oldu. Yeni yasa ve kararnameler, Olağanüstü Hale ilişkin bazı hükümleri düzenli bir yasal zemine bağladı. Akabinde gelen terörle mücadele mevzuatı, temel özgürlükler üzerindeki kısıtlamaları devam ettirdi ve yargı bağımsızlığıyla hukukun üstünlüğünü tehlikeye attı. Darbe girişiminden bu yana yetkili makamlar, terörle ilgili gerekçelerle ve ağırlıklı olarak, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin darbe girişimini planlayıp yürütmekle suçladığı ve “Fethullahçı Terör Örgütü” (FETÖ) olarak adlandırdığı vaiz Fethullah Gülen ve hareketiyle bağlantılı oldukları iddiasıyla, yıl sonu itibarıyla toplamda 130 binden fazla kamu görevlisini görevinden ihraç etti ya da açığa aldı, 80 binden fazla yurttaşı tutukladı ya da hapse attı, binbeşyüzü aşkın sivil toplum kuruluşunu (STK) ise kapattı.
Keyfi cinayetler, gözaltındaki şahısların şüpheli ölümleri, zorla kayıplar, işkence, keyfi tutuklama ve parlamentodaki muhalefet mensupları, avukatlar, gazeteciler, yabancı ülke vatandaşları ile ABD’nin Türkiye’deki diplomatik misyonlarında görevli üç Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da içinde bulunduğu onbinlerce vatandaşın “terör” gruplarıyla bağlantılı oldukları iddiasıyla ya da barışçıl amaçlarla meşru görüş bildirmekten gözaltında tutulması, çok sayıda seçilmiş yetkilinin ve akademisyenin de içinde bulunduğu siyasi tutuklular, medya kuruluşlarının kapatılması ve bireylerin hükümetin politikalarını ya da yetkililerini eleştirmekten kovuşturmaya tabi tutulması, internet sitelerinin ve içeriklerinin engellenmesi, toplanma ve örgütlenme özgürlüğüne kısıtlama getirilmesi ve kadınlara, lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks bireylere (LGBTİ) ve diğer azınlık mensuplarına karşı şiddet insan haklarıyla ilgili konular arasında yer aldı.
Hükümet, insan hakları ihlaliyle suçlanan güvenlik gücü mensupları ile diğer yetkililerin soruşturulması, kovuşturulması ve cezalandırılması hususunda sınırlı adımlar attı, bu tür ihlallerde cezasızlık bir sorun olmayı sürdürdü. Güvenlik güçleri ile terör örgütü Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve bağlı unsurları arasındaki çatışmalar, daha önceki yıllarla karşılaştırıldığında daha düşük bir düzeyde olsa da devam etti ve güvenlik güçlerinin, PKK’lı teröristlerin ve bilinmeyen sayıda yurttaşın yaralanması ya da ölümüyle sonuçlandı. Hükümet, PKK ile mücadeleye yönelik güvenlik operasyonları kapsamında sivil vatandaşların kanuna aykırı ya da kasıt olmaksızın ölümüyle ilgili personelin soruşturulması ya da kovuşturulması girişimlerine yönelik bilgi vermedi.