BEYAZ SARAY
21 Mart, 2021
Türkiye’nin, daha ziyade İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden aniden ve sağlam bir gerekçesi olmaksızın çekilmesi derin bir hayal kırıklığı yaratmaktadır. Sözleşme’yi imzalayan ilk ülke olan Türkiye’de kadın cinayetlerinde artış olduğuna dair bilgiler de dahil olmak üzere dünya genelinde aile içi şiddet vakalarında artış görmekteyiz. Ülkeler, kadınları korumak ve suiistimalcilerin hesap verebilmesini sağlamak amacıyla hazırlanan uluslararası antlaşmaları reddetmek yerine, kadınlara yönelik şiddeti sona erdirme yönündeki taahhütlerini güçlendirmeye ve yenilemeye çalışmalıdır. Atılan bu adım, küresel çapta kadınlara yönelik şiddeti sona erdirmeyi amaçlayan uluslararası hareket açısından cesaret kırıcı ve geriye götüren bir adımdır.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, dünyanın dört bir köşesinde her ülkeyi etkileyen bir musibettir. Geride bıraktığımız birkaç hafta içinde, Georgia’daki elim cinayetler de dahil olmak üzere kadınlara yönelik çok sayıda korkunç ve acımasız saldırı örneğiyle karşılaştık ve her gün karşılaştığımız toplumsal cinsiyete dayalı şiddet heyulasının her yerde kadınlara verdiği geniş kapsamlı zararı gördük. Bu durum hepimizi yaralıyor. Kadınların hayatlarını şiddetten arınmış bir şekilde devam ettirebildiği toplumlar yaratmak için çok daha fazlasını yapmalıyız.