Büyükelçi David Satterfield’ın Fulbright Komisyonu’nun 70. Yıl Dönümü Dolayısıyla Düzenlenen Sanal Programda Yaptığı Konuşma

28 Ocak 2021

Büyükelçi Satterfield: Hepinize güzel bir gün diliyorum. Türkiye Fulbright Komisyonu’nun kuruluşunun 70. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen programa katılmaktan memnuniyet duyuyorum. Komisyon’un onursal Başkanı olarak bugün size hitap etme imkanı bulmaktan büyük bir sevinç ve onur duyuyor, bana bu fırsatı verdiğiniz için size teşekkür ediyorum.

2. Dünya Savaşı’nın hemen ardından Eylül 1945’te Amerikalı Senatör William Fulbright, Fulbright Değişim Programını kurmak için gerekli yasal düzenlemeyi başlatmıştır. Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin en uzun süre başkanlığını yapan Senatör olma niteliğini elinde bulunduran Senatör Fulbright, daha barışçıl bir dünyanın kurulması konusunda eğitimin taşıdığı güce inanıyordu. Fulbright’ı burs programı yaratmaya iten sebep, Rhodes Bursuyla okumuş ve İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı tahribatı bizzat görmüş olmasıdır. Senatör Fulbright’ın vizyonu netti: insan aklının, empatinin ve idrak yeteneğinin sınırlarının genişletilmesi için eğitim fırsatlarından yararlanmak. Yıkıcı sonuçlar doğuran dünya savaşının ardından, Senatör Fulbright, ticaret, tıbbi araştırma ve yeni enerji kaynaklarının geliştirilmesi gibi karşılıklı olarak yapıcı ve faydalı olan amaçlar doğrultusunda birbirimizle yakın bağlar kurabileceğimizi ve kurmamız gerektiğini anlamıştır. Senatör Fulbright’ın vizyonu, kendisinin tasavvur ettiğinden bile çok daha başarılı olmuştur. Kültürler arasında liderliğin, eğitimin ve empatinin teşvik edilip geliştirilmesi, Fulbright programının temel hedefi olmayı sürdürmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi: “En büyük savaş, cehalete karşı yapılan savaştır.”

Amerika Birleşik Devletleri ile Türkiye arasında 70 yıldır kesintisiz olarak sürdürülen Fulbright değişim programları, iki ülkenin eğitime, barışa ve demokrasiye nasıl derin bir değer atfettiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kültürler arası eğitimin özü, dünyayı başkalarının gözüyle görme isteğine, yani empati sahibi olmaya dayanmaktadır. Bu programın temel amacı, ülkelerin birbirlerine karşı yarattıkları güvensizliği azaltmaktır. Fulbright Türkiye Komisyonu’nu geride kalan 70 yıl içinde 5000’den fazla bursiyere burs sağlama konusunda gösterdiği çabalardan dolayı kutluyor ve Komisyon’a şükranlarımı sunuyorum. Kovid-19 pandemisi koşulları altında dahi Fulbright programı, Türkiye’den 8 Yüksek Lisans/Doktora bursiyeri ve 3 Yabancı Dil Eğitimi Asistanı bursiyeriyle faaliyetlerine devam etmektedir. Bu bursiyerler, kabul edildikleri eğitim kurumları yüz yüze eğitime açık olmadığından sanal ortamda programlarına katılım sağlamaktadır. Hali hazırda ABD’de Türkiye’den 80 bursiyer bulunmaktadır. Bursiyerlerin 35’i Yüksek Lisans/Doktora çalışmalarına devam etmekte, 14’ü misafir araştırma öğrencisi, 10’u Yabancı Dil Eğitimi Asistanı, 2’si Community College Program katılımcısı 2’si Hubert H. Humphrey Bursiyeri ve 7’si de doktora sonrası program katılımcısı olarak ABD’de bulunmaktadır.

Ortak demokratik değerlerimiz ve eğitime olan bağlılığımız çerçevesinde Türk ve Amerikan halklarının birbirine daha da yakınlaşmasını sağlamak amacıyla, tesis ettiğimiz başarılı ortaklığı sürdüreceğiz.

Güvenli bir şekilde yüz yüze bir araya gelme imkanına kavuştuğumuzda Komisyon’un kuruluş yıldönümünü bir resepsiyonla kutlamayı sabırsızlıkla beklediğimi ifade etmek isterim.

Geride bıraktığınız 70 harikulade yıldan dolayı sizleri kutlar, gelecekte çok daha büyük başarılar göstermenizi dilerim.

###