‘Olağanüstü ve Tam Yetkili Bir Büyükelçi’ olmak üzerine

Benjamin Franklin (White House Historical Association)

Dünyanın dört bir yanındaki ABD elçiliklerinin başında, “Amerika Birleşik Devletleri Olağanüstü ve Tam Yetkili Büyükelçisi” diye yüce bir unvanı taşıyan diplomatlar bulunur.

İster Dışişleri’nde, ister iş dünyasında, ister akademide veya başka bir yerde kariyer yapmış olsun, birisinden başkan tarafından Amerika’yı başka bir ulusa büyükelçi olarak temsil etmesinin istenmesi, ömür boyu sürecek bir iş ve onurdur.

Bu, başkanın kendi başına bahşedebileceği bir pozisyon değildir.

ABD Anayasası, Senato’ya üst düzey hükümet görevlerine aday gösterme konusunda öneride bulunma ve rıza verme yetkisi verir. Bu, Senato çoğunluğunun başkanın seçimini onaylaması gerektiği anlamına gelir.

Titiz bir kontrol

Beyaz Saray, bir adayı aday göstermeden önce o kişinin vasıflarını, mali durumunu, kariyerini ve özel yaşamını titizlikle kontrol eder.

Bu sadece başlangıçtır.

Senato Dış İlişkiler Komitesi, adayları önce gizli biçimde ve sonra açık bir oturum sırasında mercek altına alır. Her şey yolunda giderse, komite adaylığı onaylar ve adaylığı oylanmak üzere Senato’nun tümüne gönderir.

Ancak senatörlerden herhangi birisi, bir kişinin adaylığını durdurabilir. Bu, kişisel vasıflarla ilgili olmayan çeşitli diplomatik veya politik nedenlerle gerçekleşebilir. Bu, gelecek büyükelçilerin yüzleştiği detaylı incelemenin düzeyinin önemini vurgular. Gecikme moral bozucu olabilir, ama bu, Amerika hükümetinin dalları arasındaki, başkan veya Kongre’nin fazla güçlü hâle gelmesini engelleyen anayasal “kuvvetler ayrılığı”nın bir parçasıdır.

Senato tarafından tam olarak geçtikten sonra, onay işlemi bunu genelde hızlı biçimde izler. Senato sıklıkla her dönemin sonuna doğru adaylıkları partiler halinde onaylar.

Çoğu büyükelçi, uzun bir kariyer boyunca pek çok ülkede hizmet etmiş olarak Dış İşleri’nin saflarından yükselerek gelir. Başka bir yerde zaten büyükelçilik yapmış olabilirler, ama her adaylık yeni bir Senato onayı gerektirir. Başkanlar, ayrıca, başkanla bağları olan bazı kişileri de içermek üzere, hayatın diğer alanlarından seçtikleri kişileri de büyükelçiliğe aday gösterirler.

Geleneksel olarak, büyükelçiliklerin yüzde 70’i kariyer diplomatlarının ve yüzde 30’u da siyasilerce atananların elindedir.

Önde gelen pek çok Amerikalı, büyükelçi olarak hizmet vermiştir. ABD başkanlarından hiçbiri, ancak 1893’te kullanılmaya başlanan bu unvanı taşımamış olsa da, altı müstakbel başkan 1893’ten önce, o zamanlar başka bir ülkedeki üst düzey ABD diplomatına verilen isimle “siyasi temsilci (minister)” olarak hizmet vermiştir. Hollywood’un çocuk yıldızı Shirley Temple, Gana ve Çekoslavakya’ya büyükelçiliklerle doruğa ulaşan uzun bir Hariciye kariyeri yapmıştır. İktisatçı John Kenneth Galbraith, Başkan John Kennedy’nin Hindistan büyükelçisi olarak görev yapmıştır.

Her büyükelçi, 1776-1785 yılları arasında Fransa’ya siyasi temsilci olması sebebiyle bazen ülkenin ilk diplomatı olarak adlandırılan Benjamin Franklin‘in rekoruna ulaşmayı umut eder. Bağımsızlık Bildirgesi’nin baş yazarı ve ABD’nin müstakbel başkanlarından biri olan Thomas Jefferson, Franklin’in yerini almak üzere 1785’te Paris’e vardığında, Fransız Dışşleri bakanı şu soruyu sorar: “Dr. [Benjamin] Franklin’in yerini dolduracak olan kişi siz misiniz?” Jefferson, şu şekilde yanıt verir: “Onun yerini kimse dolduramaz bayım; ben sadece onun halefiyim.”

Yazan Christopher Connell, 20 Temmuz 2017